Proteinler: Onlarsız Yaşam Olmaz!
Proteinlerin bir kısmı büyüme için kullanılırken bazıları enzim olarak vücutta metabolizmanın çalışmasına yardımcı olur, bazıları enfeksiyonlara karşı savaşan bağışıklık hücrelerini oluşturur, diğer bir kısmı ise hormonları, kasları, kemikleri, kan hücrelerini meydana getirir.
Proteinler, sindirim sisteminde en küçük birimlerine yani amino asitlere dönüşürler. Proteinler kimyasal olarak yaklaşık 22 amino asitin farklı kombinasyonlarda bir araya gelmesinden oluşur ve yaklaşık 10 amino asitin -vücudumuz tarafından yapılamadığı için- besinler yoluyla alınması zorunludur.
Proteinleri vücüdumuza hayvansal kaynaklı (et, balık, tavuk, süt, peynir, yoğurt, yumurta vb) ve bitkisel kaynaklı (tahıllar, kurubaklagiller, kuruyemişler, sebzeler ve meyveler) olmak üzere iki farklı şekilde alırız. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme için protein ihtiyacının %50’si hayvansal, %50’sinin bitkisel kaynaklardan sağlanmış olması önerilmektedir. Yüksek kaliteli proteinler olarak bilinen hayvansal proteinler, büyüme ve hücrelerin onarımı için gerekli olan tüm amino asitleri içermektedir. Ayrıca hayvansal kaynaklı proteinlerin Doymuş yağ içerikleri yüksektir. Diğer taraftan düşük kaliteli protein kaynağı olarak bilinen bitkisel proteinler bazı zorunlu amino asitler açısından fakirdir.
Protein ihtiyacı, hamilelik ve emziklilik döneminde, büyüme ve gelişmelerini tamamlamamış bebek ve çocuklarda daha yüksektir. Protein alımı günlük ihtiyacın 2 katından fazla alındığında;
- İdrarla kalsiyum (Ca) atımı artar. Bu durum kemik sağlığını olumsuz etkiler ve böbrek taşı oluşumuna neden olur.
- Özellikle hayvansal kaynaklı proteinin fazla alımı kanser riskini artırır.
- Kan yağlarının yükselmesine neden olur. Kolesterol ve trigliserid düzeyinin yükselmesi kalp-damar hastalıkları yönünden riski artırır.
- Vücuttaki yağ depolarının artmasına neden olur.
Her tür proteinin 1 gramı = 4 kalori sağlar. Günlük enerjimizin %10-15’i proteinlerden sağlanmalıdır.